Bu kez ben aktif olayım hayat, sen pasif ol. Kayganlaştırıcıyı cebime koydum da geldim. Yetmedi, viski, oldum keşkemeşin keşi. İnan, yarayım ben, yaralı değilim ve hiçbir yara, temizlenmek istemez. Derler ki; beni doğurduğu gün kaybetmiş annem ayaklarının altındaki cenneti. Tek kullanımlık pede düşmesi gereken, işe yaramaz yumurta hücresini ve babam benim için katletmiş milyonlarca kardeşimi. İçim boşaldı benim yine. Sıfır beş ucu olan? Ben mi? Nefesini tutup da sonra vermeyi unutmayı dileyen ben.
Sevgili östrojen sürüsü, ya sen kaç promil sevdin beni? İnan, işeyip atarsın içinden birkaç saate. Sarılma bana, akşamdan kalmasın sadece… Ya da dur, gitme, ağladığım gecelerde çizgili çoraplarımla seveceksen beni. Tüm aşklar satılıktır bu devasa hipermarketin raflarında ve herkes erken boşalır, duygular söz konusuysa. İstemiyorsan sarılma terler içinde bana. Başlar ve biter tüm beraberlikler, kalple beynin değil ki, iki bacağın arasında. Hey! İşte karşında, kapitalist sevip marksist sevişen ben.
Sivri söylemleriniz ve şu pek masum niyetleriniz yırttı kulak zarımı, yitirdi sağlığım bekaretini. Aldığım her bir nefes, masanın üstüne ücretimi bırakmadan gitti. Üstüne yere düşürüp tekmeledi ve “pezevenksiz çalışamazsın burada” dedi, tüm postu kınalı toynaklılar. Bugünkü ilacım çok yoğun. Korunmadan sevişmek istiyorum bir AIDS’li ile. Duş alabilmeliyim kaynar suyla. Kalp soğukluğudur sorun, bendeki… Bir doz penisilin alabilir mniyim, şöyle tam iki karıncığın ortasına?
Bir..bir..bir..bir..bir… Bu gece tüm yıldızlar saysın beni ve ağlasın papatyalar suyu, topraktan emdikleri. Doğal seçilim elesin kafa yapmayan tüm bitkileri. Kıyıma vuran cesetlerle seviştim bu gece de zira iğrendim iyice fotoşoplu ruhlardan. Deliyim ben, Tanrı’nın eliyim; sol eli… Çok ayıp şeyler yapar benimle, her tatmin olmak istediğinde. Ancak yakındır, vereceğim onun eline istifa mektubumu, yetmiş iki puntoyla yazılmış. Karar veremediği için ölme şekline, intihar etmeyi bırakan ben.
Beynim bir domuz yuvası ve kurtlar üflüyor yıkmak için duvarları. Başımı okşuyor koçbaşları. Yeter artık! Annem “açma” dedi “kapıyı evde yalnızken.” Düşüncelerimi bölüyor anlamsız insan sesleri, şarkı arasında cızırdayan kulaklıklar gibi. Bir tabudur yaşamanın gerekliliği ve ben kullanmayı pek severim yasak kelimeleri. Cesur musun, dinleyecek kadar cümlelerimi? Dikkatli ol, dişe dokunur her gerçek, çürütür dişi. Alın, konuşuyorum işte. Şu ön sıradaki iki kadın zaten ölüydü, ben konuşmaya başlamadan önce, hepiniz gibi. Gönlünüzce küfredin beni doğurtan ebeye şimdi.
Tanrı’yı aforoz eden ben.