Kategoriler
sandık

Gnosis

Batağa düştük biz, siyahileşirken sabun.
Ardımızda bir var dahi yoktu.
Ellerimiz çoğaldı, düşler aslında gerçeğe yakındı.
Yeni kirler icat ettik, yeterince kirli dünyada.
Yakındık sevdiklerimizden.
Üç kuruşumuz değersizdi tabii…
Ve hayallerin o garip rüzgarında,
Olmadığımız şeyler olduğumuzu reddettik,
Olmadığımız başka şeyler olduğumuzu sandık.
Üç kez de geçsek o yanlış yoldan,
Elbette,
Doğru yere çıkamadık.
Saymakla bitmez anahtarlar yaptık,
Çıkmak için,
O kapısız, bacasız odadan…
Hiçbir şey hakketmediğimiz halde,
Birçok şey kazandık.
Hiçbir şey hakketmediğimiz halde,
Hakkımızı yitirdik sandık.
Şimdi bir güneş,
Önceliklerini keşfediyor batmanın…
Ermiş şimdi o,
Kıyameti bekliyor,
Doğmamak için artık.

Dua eden kuldan, daha acınası değil mi,
Kulun duasına muhtaç olan?
Bir Zeus, bir Ra
Ya da muhtemel herhangi bir rabbi bile alemlerin,
Yeterince kölesi değil mi kaderin?
Kaç yenidoğanın daha ciğerlerini yakmalı hava?
Kaç kez daha tadılmalı ölüm?
İçindeki çocuk büyümezken beşerin,
Kaç yeni çocuk ağlamalı?
Evet,
Doğumdan önce bir cennet vardı.
Ölüydü beşer yaşadı ve öldü yeniden.
İki cennetin arasında bir cinnet vardı…

İnsanı tatmin eden tek şeydir ölüm.
Ölen, isteyemez daha fazlasını.
İstemediği için büyümez umut
Ve ölmez ardından…
Ağlamakla tükenmeyen tek şeydir bulut.
Mutlu olabilen her formu varlığın,
Mecburen mutsuz da olacaktır.
Madem ki hatırlayan yok,
Eminim ki, Kalu Bela diye bir şey yoktur.
Yaşam dediğin, bir kulenin tepesinden itilmek.
Şimdi bir güneş,
Önceliklerini keşfediyor batmanın.
Ermiş şimdi o,
Kıyameti bekliyor, doğmamak için artık.