Kategoriler
sandık

Schubert’i İnkar

Beni bu parça ile vurun yahut, Tanrı!
Seferler başlar, bir sevişme bekler gibi bekler şehirler…
Dudak kenarında gizlenemeyen hançer, merhaba!
Kıvrıldıkça sızlayan burunda nikotin ve
Islık çalarak damarlardan gelen ıslak toprak tortusu…
Kırmızıyla katli vaciplerin alkış tınılarını duyduk,
Kan çekerken, bir lağım gibi kulaklarıma atılanların hışmı ve
Atıflarında sözlerine kaptıranların yıkıntısını bildik.
Böylece ben ‘Z’ dedim.

Bu parça var ya,
İyisi mi, bununla vurun siz beni.
Buralar anneleri susar,
Buralar boydan boya hep Tanrı kaplı, bak…
Zararsız dediler, ellerimizi piç etti işte yüzün!
Bir damla ile kimlik bunalımına girmiş barut çekiyorum burnuma…
Çekiyorum, gülümse.

Ben bu parçanın ağzını burnunu kırar,
Karanlık bir odaya koyar ve
Yemini suyunu verip sadece
Sadece kendim dinler diye…
Ölmezsem adam değilim!

Kabuğuna resim yapan iki eli kanlı insan,
Hapis tutkusunu özgürlüğünde yeşertmiş…
Söz azalıyor nefesi gölgelilerde…
Tanrı bile bir ‘Ol’un arkasına saklanıyor.
Tanrı bile bir ‘Ol’un arkasına saklanıyor…
Tanrıbilebirolunarkasınasaklanıyor…

Şimdi akıp giden bir südur bu.
Pis kanı tükürtmek için milyon dudak isteyen kim?
Vurun bu parça ile beni!
Bir tane, bir tane… Yalnız bir Schubert…
Üstüne bastığım böcek, gözünü kırpmadan bakıyor yerde…
Böcek diyorum, n’aber?
Saat 10’da beni evin önünden al tanrım.